Ermenek Masaj Salonu-Masör Esra
Ermenek Masaj Salonu-Masör Esra
Ermenek Masaj Salonu-Masör Esra “Hazır mıyız?” diye sordu Winston neşeyle, odadaki gerginliğin hiç farkına varmadan. “Olivia nerede?” “O gelmiyor, ” dedi Miranda ve Turner aynı anda. Winston bir birine, bir ötekine baktı, ikisinin aynı anda yanıt vermesinden sanki biraz huylanmıştı. “Niçin?” diye sordu. “Kendini iyi hissetmiyor, ” diye gerçek dışı söyledi Miranda. “Bu çok kötü, ” dedi Winston, sesi çok da üzgün değildi. Miranda’ya kolunu uzattı. “Gidelim mi?” Miranda, Turner’a baktı.
Geliyor musun?” “Hayır.” Turner’ın cevap vermesi iki saniye bile sürmemişti. 11 HAZİRAN 1819 Bugün benim doğum günüm – sevimli ve garip. Bevelstokelar benim onuruma bir akşam yemeği düzenledi. O kadar zarif ve güzeldi ki, hele hele büyük olasılıkla kendi babamın bile Eski Yunanlı bir bilim insanının çözdüğü özel bir matematik problemi ya da yaptığı çok önemli başka bir şey dışında bir önemi yoksa hatırlamayacağı bugünün, doğum günüm bulunduğunu onların unutmamış olmaları. Lord ve Leydi Rudland’dan güzel, deniz mavisi bir çift küpe. Böylesine kıymetli bir şeyi kabul etmemem gerekirdi fakat yemek masasında huzursuzluk çıksın istemedim ve “Kabul edemem…” dediğimde (pek inanmayarak da olsa) hepimiz parmağıyla susmamı işaret etti.
Ermenek Masaj Salonu-Masör Esra
Ermenek Masaj Salonu-Masör Esra Winston’dan çok sempatik, işlemeli bir peçete ekipı. Olivia’dan, üzerine benim adım kazınmış bir takı kutusu. İçine minik bir not koymuş, “yalnız gözlerin için, ” altında da, “umarım bunu uzun süre kullanamazsın!” yazıyordu. Şüphesiz bu, benim soyadımın kısa süre sonra Bevelstoke olacağını ümit etmiş olduğu anlamına geliyordu. Yorum yapmadım. Ve Turner’dan bir şişe parfüm, menekşe… Hemen, ben on yaşlarındayken Turner’ın saçıma -taktığı menekşe renkli kurdeleyi hatırladım ama kuşkusuz o böyle bir şeyi hatırlamış olamazdı, bu mevzuda aslabir şey söylemedim. Böylesine duygusal olduğumu da açığa çıkarmak çok utandırıcı olabilirdi. Bunun çok sevimli ve tatlı bir armağan bulunduğunu düşündüm.
Uyuyabileceğimi sanmıyorum. Bir önceki cümleyi yazalı on dakika geçti ve fazlaca sık esnememe karşın, göz kapaklarımda birazcık bile bir ağırlaşma olmadı. Sanırım aşağı mutfağa inip bir bardak ılık süt bulabilir miyim, diye bakacağım. Veya belki de mutfağa gitmeyeceğim. Orada bana yardım edecek birilerinin olma ihtimali zayıf, öte taraftan kendi sütümü kendim ısıtırsam da aşçı bası kendinden habersiz birisinin cezvesini kullandığını fark edip kalp krizi geçirebilir. Daha da önemlisi artık yirmi yaşındayım ve istersem uyumama yardımcı olması için bir bardak İspanyol şarabı içebilirim.